17 Ağustos 2019 Cumartesi
Hamidiye Alayları ve Gayrinizami Harp
Aziz ÜSTEL
austel@stargazete.com
Gayrinizami savaş ve Abdülhamid Han
01 Ağustos 2018 Çarşamba
Ne kadar
alıştırılmışız Abdülhamid Han'ı kanlı katil olartak hatırlamaya ve
anlatmaya ki, onun en büyük ve en önemli padişahlardan biri olduğunu
söyleyen herkese o saat "yobaz" damgasını vuruyoruz. Abdülhamid
II. Han 'ın Osmanlı Devletine katkıları saymakla bitmez. Bunların
yobazlıkla değil devrimcilikle ilgisi vardır. Tıbbiyeyi kurmaktan tutun
elektriği telefonu İstanbul'a getirmeye kadar bir çok yenilikte onun
imzası vardır...
Kürt ayrılıkçı hareketinden önce , "Şark vilayetlerine" sıçrayan
Ermeni bağımsızlık hareketi, özellikle Rusya ve Fransa'nın
yardımlarıyla devlet için büyük bir tehlikeye dönüşmüştü. Doğu
Anadolu'daki Ermeni gençler "kafileler halinde, ellerini kollarını sallaya sallaya Iğdır üzerinden Erivan'a geçiyor gerilla eğitimi alıp geri dönüyorlardı. Bölgede terör ve tedhiş hareketleri tavan yapmıştı."
Derken 13 Haziran
1878'de Berlin Konferansında Ermeni bağımsızlığıyla ilgili bir tasarı
sunuldu ve kabul gördü. Bunun üzerinde Osmanlı topraklarında Ermeni
katliamı ve terör eylemleri hızlandı. Hıncak ve Taşnak örgütleri
düzenli orduya dönüşmüş, Rusların doğu illerini işgal hazırlıkları
tamamlanmak üzereydi. Bunun üzerine Abdülhamid Han "Hamidiye Alaylarını" kurdu!
Alaylar aşiret yapıları esas alınarak oluşturuldu; her alayın başına
aşiret reisleri belli bir maaş, rütbe ve nişanlarla getiriliyordu. Alaya
dönüştürülen aşiretler vergiden muaf tutuluyor işledikleri suçlarla
ilgili kovuşturma ve soruşturma yetkisi yerel mahkemelerden alınıp
orduya veriliyordu.
Daha sonraları rahmetli
Turgut Özal zamanında oluşturulan köy korucuları, Hamidiye alaylarını
örnek almıştı. Abdülhamid tahttan indirildikten sonra 1910 yılında bu
alayların adı değiştirildi , İttihadcılar bunlara "Aşiret Suvari Alayları" adını verdi.
Alaylar padişahın istekleri doğrultusunda İngilizlerin bulduğu ama o güne kadar doğru dürüst uygulamadığı "unconvential warfare" yani
gayrinizami savaş ilkelerine göre kurulmuştu. Padişahın emriyle Şakir
ve Zeki Paşalar, Şakir Paşa'nın Anadolu Genel Müfettişi olarak Doğu
Anadolu'yu karış karış gezerek düzenlediği raporlar doğrultusunda,
Hamidiye Alaylarını 7 ayrı tümene ayırdı. Abdülhamid Han alayların İran
ve özelikle Rusya'dan gelecek tehlikeleri tez elden yok etmesi için de
örgütlenmelerini hedeflemişti. A.S.Alayları Rusların işgal girişimlerini
geciktirmelerinme neden oldu.
Eğitim hamlesi
Bilinenin aksine, Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, #abdulhamid
dönemine rastlar. Sevan Nişanyan’ın hesaplamalarına göre Türkiye,
Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden
ancak 1950’li yıllarda ulaşabilmiştir. Mesela 1895’te TC sınırlarına
tekabül eden bölgede bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyorken
1923’te bu sayı 95’e düşmüştür. 1895’teki yüz bine yakın öğrenci sayısı
(97.837), 1950-51 sezonunda aşağı yukarı aynı seviyede seyretmektedir
(90.356). Öncesiyle kıyasladığımızda Abdülhamid dönemindeki eğitim
patlaması daha görünür hale gelir. Tahta geçtiği yıl 250 olan rüşdiye
sayısı 1909’da 900’e, 6 olan idadi sayısı 109’a çıkmıştır. 1877’de
İstanbul’da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905’te 9 bine
çıkmıştı. Her yıl ortalama 400 ilkokul açılmıştır ki, bu, Cumhuriyet
döneminde bile kırılamamış bir rekordur.
Siyaset Çeşmesi'ni Kaldırtıp Hamidiye Çesmesi'ni Yaptırtması
Osmanlı'da idam
cezalarını sarayda infaz etme geleneği ,XV. yüzyıldan 1826 tarihine
kadar devam etmiştir. Siyaseten öldürülmeleri gereken kişiler veya
Dîvân-ı Hümâyun'da yargılanıp da, idama mahkûm olanların infazı, Topkapı
Sarayı'nın birinci kapısı Bâb-ı Hümâyunla ikinci kapısı Bâbusselâm
arasında bulunan "Cellât Çeşmesi/Siyaset Çeşmesi" önünde yapılırdı.
Mahkûm Cellât Çeşmesi'nin önüne getirilir ve çeşmenin önündeki taşın
üzerine başı konularak bostancıbaşının nezaretinde, cellâtbaşının kılıç
darbesiyle idam edilirdi. İnfaz gerçekleştikten sonra cellâtlar, kanlı
palalarını veya satırlarını bu çeşmede yıkadıkları için çeşmeye Cellât
Çeşmesi denmişti. Bir rivayete göre siyâsî mahkûmların infazının burada
olması, bir başka rivayete göre de, siyaset ve idam yetkisinin tek bir
kişinin yani padişahın elinde toplanması sebebiyle bu çeşmeye
Siyâset Çeşmesi de denilmektedir. Bir dönem cellâtlara da "meydân-ı siyâset ustası" denilmiştir. Cellât Çeşmesi,
Alman İmparatoru II. Wilhelm'in
İstanbul'u 1892 yılında
ziyareti esnasında saray ve avlu düzenlemesi sebebiyle Sultan II.
Abdülhamid'in emriyle sökülerek Bâb-ı Hümâyun'un içine taşınmış; yerine
başka bir yerden getirilen Hamidiye Çeşmesi monte edilmiştir.
Kaynak:Dr.Küçük,Mustafa.DİVÂN-I HÜMÂYÛN ŞİKÂYET DEFTERLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ,BOA
Eserleri Yafa Saat Kulesi
Sultan Abdülhamid Han tarafından yaptırılmış ... Yafa saat kulesi
Fotoğraftaki Şehzade Orhan Osmanoğlu .
Fotoğraftaki Şehzade Orhan Osmanoğlu .
Eserleri Elaziz Vilayet Konağı
1894 tarihinde yapımı
tamamlanan ve günümüzde Elazığ Vilayet Konağı olarak kullanılan binanın
bitmesi münasebetiyle üst katında düzenlenen yemek sofrası. Tavanda yer
alan kubbenin günümüzde olmayışı dikkat çekmektedir.
Binanın açılışı Sultan II. Abdülhamit’in cülusu yıldönümüne denk getirilmiş. Binanın ve ziyafet sofrasının resimleri sultana gönderilmiş ancak ne binayı ne de sofrayı beğenmemiş. Sebebini de şöyle açıklamış; “ Mamurat'ül Aziz, ecnebi taifesinin çokça ziyaret ettiği bir vilayettir, o bakımdan yare ve ağyara (dosta düşmana) karşı daha gösterişli bir Hükümet Konağı yapılabilirdi” demiştir.
Diğer taraftan beğenmediğinden olsa gerek, konağın yapımının masraflarının bir kısmının karşılanabilmesi için etrafında inşa edilen dükkanlardan oluşan çarşıya da “Hamidiye Çarşısı” isminin verilmesini de II. Abdülhamit kabul etmemiştir.
Fotoğraftaki Osmanlıca metnin çözümü:Binanın açılışı Sultan II. Abdülhamit’in cülusu yıldönümüne denk getirilmiş. Binanın ve ziyafet sofrasının resimleri sultana gönderilmiş ancak ne binayı ne de sofrayı beğenmemiş. Sebebini de şöyle açıklamış; “ Mamurat'ül Aziz, ecnebi taifesinin çokça ziyaret ettiği bir vilayettir, o bakımdan yare ve ağyara (dosta düşmana) karşı daha gösterişli bir Hükümet Konağı yapılabilirdi” demiştir.
Diğer taraftan beğenmediğinden olsa gerek, konağın yapımının masraflarının bir kısmının karşılanabilmesi için etrafında inşa edilen dükkanlardan oluşan çarşıya da “Hamidiye Çarşısı” isminin verilmesini de II. Abdülhamit kabul etmemiştir.
"Mebde-i saadet-i mülk-i Devlet olan cülus-u hümayun meymenet (uğurlu) makrun hazret-i şeyhinşahi leyle-i mesudesinde (Padişahın tahta oturduğu tarihin yıldönümü gecesi) Mamurat'ül Aziz vilayeti merkezinde müceddeden (yeniden) inşa olunan Hükümet Konağının nam-ı meali ittişam- ı cenab-ı tacdariye olarak memurin-i mülkiye ve askeriye ve muteberan -ı ulema-yı beldeye keşide kılınan ziyafet salonunu irae eder resimdir."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İkinci Abdülhamit Döneminde Paşalığa Kadar Yükselen Kabadayı: Arap Abdullah
ikinci abdülhamit devrinin namlı aksaray kabadayılarından olup, sonradan paşalığa dek yükselmiş, hayatı filmlere ve romanlara konu olmuş ol...