Sultan Abdülhamid, tahttan indirildikten sonra Selanik te Alatini Köşkünde mecburi ikamete tabi tutulmuştu.
Sultan, buradayken hayatından endişe ettiği için Hareket Ordusu komutanı Mahmut Şevket Paşa'ya aşağıdaki mektubu yazıp göndermiştir:
Sultan, buradayken hayatından endişe ettiği için Hareket Ordusu komutanı Mahmut Şevket Paşa'ya aşağıdaki mektubu yazıp göndermiştir:
YEMİNİME SADIK KALDIM”
“1325
Nisanı’nın ondördüncü Salı günü (27 Nisan 1909) akşamı Âyân ve Mebûsan
Meclisleri tarafından tertip edilen Tebliğ Heyeti hayatımın emniyet
altında olduğunu ve her türlü taarruzdan âzâde bulunduğunu, oğlum
Abdürrahim Efendi ve hizmette bulunanların bir kısmının huzurunda ve
yanımdaki ailemin işitebileceği bir şekilde bildirdi.
Gecesi
de Ferik (Korgeneral) Hüsnü Paşa, beraberindeki ümerâ ve subaylarla
gelerek adı geçen heyetin taahhütlerini ve ifâdelerini tasdik ederek
hayatımın kat’i olarak hiçbir şekilde tecavüz ve taarruza hedef
olmıyacağını ve İkinci ve Üçüncü Ordu ve askerin hayatımı korumayı
üzerlerine almış olduğunu ve Selânik’te hazırlanan yerde son derece
hürmetle ikamet edeceğimi bildirerek şayet bu hususta tereddüt edilirse
birlikte arabaya binerek ve elime revolver vererek Allah korusun bir
tecavüz olduğunda ilk önce kendisini revolverle yok etmekliğimi ‘Vallah,
Billâh, Tallah’ kelimeleriyle yemin etmiş ve Kur’an-ı Şerîf’i dahî
getirip ona da yemin edeceğini söylemiş ise de, ‘Allah korusun, ben
kaatil olamam’ diyerek teminât ve yeminlerine kanaat edip husûsî trenle
Selânik’e gelindi. Burada gördüğüm nazik muamele ve subayların muhafaza
etmek işinde gayret ve hamiyetleri takdire değer.
İyi
ve kötü, fakat iyi niyetle 34 yıl vallahi ve billâhi geceli gündüzlü
devlet ve millete hizmet ettim. Şehislâm Efendi vasıtasiyle ettiğim
yemine aykırı hal ve harekette bulunmadım. Meşrutiyet aleyhinde nüfuzumu
kullanmadım. İstanbul’daki asker hâdisesinde vallahi bilgim yoktur.
İşte buralarını yeminle temin ederim.
Biraderim
merhum Sultan Murad Hazretleri 26 yıl daha yaşayıp yanında birçok harem
ağaları ve merhum Hayrettin Paşa’ya hizmet etmiş olan Server Ağa ve
lüzumu kadar hizmetçi vesaire bulunduruldu. Hazine-i Hassa ve mutfaktan
her türlü yiyecek ve içecek ve diğer eşyalar kendileri için temin edildi
ve istirahatleri için her türlü vasıtalar tedarik edildi.
Rus
askeri henüz Ayastafanos’da bulunduğu bir sırada Ali Suavi Vak’ası
meydana gelmesiyle adı geçen zâtı hemen yanıma alıp ortalığın
sakinleşmesiyle oturdukları yere gönderip ölünceye kadar emniyet içinde
muhafaza edilmelerinde ne derece gayret ve dikkat edildiği ve
ailelerinin ailemin geçimi ile müsavî bir şekilde faydalandığı ve hasta
ve vücutça malûl oldukları halde bunca müddet her türlü arzusunu yerine
getirmek suretiyle yaşadıkları meydanda ve son olarak ölümlerinin ne
yolda olduğu dahi hususi doktoru Rıza Paşa’nın raporuyla âşikârdır.
Ölümlerinden
sonra aileleri fertlerine kendi çocuklarım gibi bakarak huzur ve
rahatlarının temini hususunda zerre kadar ihmal vuku bulmadı. Hattâ, adı
geçen zâtın hanımı, başkadınefendi idareci ve dindar olan bahsi geçen
Server Ağa vasıtasiyle ailemle beraber maaş aldıkça memnuniyetini
bildiren teşekkür mektupları hâlâ saraydaki evrakım arasında mevcuttur.
Oğulları Salâhattin Efendi’nin aleyhimde bulunacağına inanmam, yalnız
bir isnattan ibarettir.
Bulunduğum felâketli hal şu şekilde hülâsa olunur:
Ailemin
ve çocuklarımın çokluğundan İstanbul’da bulunan çocuklarımdan Nureddin
Efendi kendi annesiyle diğer ihtiyar kadınlardan meydana gelmiş bir aile
efradıyla bugün bir lokma ekmeğe muhtaç haldedir.
Maaşım
şimdilik burayı idare etmeye yetiyorsa da İstanbul’dakilere yardım
edecek ve onları besleyecek derecede değildir. Bununla beraber zaruret
sebeplerinin ortadan kaldırılmasını devlet ve milletin nazar-ı dikkate
alacağına eminim. Çünki, servet ve eşyam zaptedildi. Perişan ve merhamet
gerektiren bir haldeyim.
Bu
basit teferruattan yegâne maksat şunlardır: İlk önce kendimin, ailemin
ve çocuklarımın hayatının her türlü taarruz ve tecavüzden korunacağı
hakkında evvelce verilen vaadler ve taahhütler Âyân, Mebûsan, devlet ve
asker tarafından teminat ve karar altına alınsın. Bu karar da açık ibare
ile resmî şekilde yazı ile bildirilsin.
İkinci olarak, ikamet etmekte olduğum Alâtini Köşkü namıma satın alınarak hayatım boyunca oturmak üzere tahsis olunsun.
Üçüncü olarak, hizmetimde bulunanların şahsî hürriyetlerinin verilmesi çâresine bakılsın.
İşte,
temennilerim bu üç şeyden ibarettir. Çünki hayattan emniyetsizlik insan
için her an bir ölümdür, hayat ise mukaddestir. Hayattan emin olmamak
gibi felâket olamaz. Bundan dolayı zikredilen şu üç şart yerine
getirildiği takdirde her ne şekilde arzu edilir ve kimin huzurunda
icabederse, bankadaki malubumun (hesaplarımdaki paranın) teslimine dair
evrakın takrir ve imzasına hazırım. Servetimin asker için muhafaza
edildiğini samimî bir hakikat olmak üzere beyan edebilirim. Mevcut
servetimin, keşke daha çok olsa idi, tamamını askere terketme şerefine
nâil olma temennisinden kendimi alamamaktayım.
Cenâb-ı
Hakk’a yemin ederim ki, bu fânî dünyada yegâne maksadım yalnız devlet
ve millete duacı olarak emniyet içerisinde sayılı nefeslerimin
bulunduğum mevkide tamamlanmasıdır. Kat’iyyen başka fikrim yoktur. Arzu
olunacak şekilde teminat vermeye hazırım. Bundan dolayı bu arzıhâlimin
Meclis’te okunmasiyle bu büyük millet ve Meşrutiyet devletinin medanda
olan haşmet ve âtıfetine nisbetle ehemmiyetsiz olan bu dileklerimin
kabulünü rica ederim. 15 Cemâziyelâhır 1327 ve 22 Haziran 1325 (5 Temmuz
1909).
Abdülhamid”.
Bu mektup Celal Bayar'ın "Ben de Yazdım" adlı kitabında yer alır. Türkçe'ye uyarlaması C.B.'a aittir.
Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki ilgili yazısından naklen aktardım.
***
Aynı yazıda M.Şevket Paşa'nın cevabı ise şöyle yer alıyor:
Bu dilekçe " İstanbul’a hâkim olan Hareket Ordusu’nun kumandanı Mahmud Şevket Paşa’yı hiddetlendirdi. Paşa, dilekçe ile ilgili olarak emrindekilere gönderdiği yazıda “Hayatı ordu tarafından garanti edildiği halde yeni garantiler istemesi orduya hakarettir. Namus erbâbının nasihatlerini dinlemediği için felâketine sebep olan böyle tereddütlü davranışlardan vazgeçip mert şekilde hareket etmesi gerektiğini kendisine bildirin” dedi ve Abdülhamid’in bütün taleplerini reddetti.
Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki ilgili yazısından naklen aktardım.
***
Aynı yazıda M.Şevket Paşa'nın cevabı ise şöyle yer alıyor:
Bu dilekçe " İstanbul’a hâkim olan Hareket Ordusu’nun kumandanı Mahmud Şevket Paşa’yı hiddetlendirdi. Paşa, dilekçe ile ilgili olarak emrindekilere gönderdiği yazıda “Hayatı ordu tarafından garanti edildiği halde yeni garantiler istemesi orduya hakarettir. Namus erbâbının nasihatlerini dinlemediği için felâketine sebep olan böyle tereddütlü davranışlardan vazgeçip mert şekilde hareket etmesi gerektiğini kendisine bildirin” dedi ve Abdülhamid’in bütün taleplerini reddetti.