Sultan
Abdülhamid’in en küçük oğlu Âbid Efendi’nin annesi Naciye Hanım’ın,
kocası Abdülhamid’i tahtından indiren Hareket Ordusu’nun kumandanı ve
sonranın sadrazamı Mahmud Şevket Paşa’ya 26 Mart 1912’de gönderdiği
mektubunu…
Bartınlı
bir aileye mensup olan Naciye Hanım, mektubunda kocası Sultan
Abdülhamid ile beraberce Selânik’e sürgüne gönderildikleri sırada
ellerinden alınan ve içerisinde oğlunun yegâne serveti olan paraların
bulunduğu çantanın kendilerine geri verilmesini istiyor, Yıldız
Sarayı’ndaki eşyalarının sabık hükümdarın büyük oğlu Şehzade Selim
Efendi’ye teslim edilmesi ricasında bulunuyor ve Sultan Abdülhamid’in
Maslak Çiftliği’nin küçük oğlu Âbid Efendi’ye verilmesi konusundaki
talebini hatırlatıyor…
Bu
taleplerin hiçbiri yerine getirilmedi ve Sultan Abdülhamid’in oğlunun
istikbali için ayırdığı nakit para ile hisse senetlerinden de bir haber
alınamadı!
Mektubun
enteresan ama gayet acı olan bir başka tarafı: Naciye Hanım’ın
imzasının altında mahkûm mektuplarını hatırlatırcasına “Görülmüştür”
kaydı ve Ordu Köşkü Muhafızı Rasim Bey’in imzası var!
Naciye
Hanım 1923’te İstanbul’da vefat etti, bir sene sonra bütün
Osmanoğulları ile beraber sürgüne gönderilen oğlu Âbid Efendi ise
zorluklarla dolu bir hayat yaşadı. Fransa’da iyi bir tahsil görmesine ve
Arnavutluk Kralı Zog’un kızkardeşlerinden biri ile evlenmesine rağmen
sonraki senelerde büyük sıkıntılar çekti. Fransa’da kapı kapı dolaşıp
sabun sattı, sonra Lübnan’a geçti, Suudi Kralı Faysal’ın bağladığı cüz’i
bir aylıkla yaşadı ve hayattan 1973’te Beyrut’ta ayrıldı.
Sultan
Abdülhamid’in hanımlarından ve küçük oğlu Âbid Efendi’nin annesi olan
Naciye Hanım, Mahmud Şevket Paşa’ya gönderdiği mektubunda günümüzün
Türkçesi ile şöyle diyor:
“Aşağıdaki
konularda muhtelif tarihlerde yaptığım müracaatların tamamı cevapsız
kaldığı için durumu yeniden ifadeye teşebbüs ediyorum.
Zevcim
sabık hâkan Abdülhamid Han Hazretleri ile beraber Selânik’e
geldiğimizde içerisinde gerek benim ve gerek oğlum Âbid Efendi’nin
yegâne serveti olan nakit para, hisse senetleri ve daha bazı özel
evrakın bulunduğu çanta bana ait dairenin baş kalfası olan ve bugün
burada yanımızda bulunan Mâhıenver Kalfa’nın elinden alınmış ve
karşılığında o zaman belediye reisi olan Hâzım Bey’in başkanlığındaki
komisyon tarafından bugün bende bulunan bir mazbata verilmişti.
Bu
çanta ile içerisindekilerin tarafıma aynen iadesini defalarca istirham
ettim ama yerine getirilmedi. Mevduatımın güzel şekilde muhafaza
edileceğine emin isem de, bunların kendi elimde bulunmasını daha ziyade
muvafık bulduğum için tarafıma iadesinin sağlanmasına himmet buyurmanızı
rica ederim.
İkinci
olarak: Yıldız Sarayı’nda kalan benim ve oğlum Şehzade Âbid Efendi ile
yanımda bulunan Dilbeste Kalfa’nın eşyasının nereye teslim olunması
lâzım geleceği daha önce padişahın (Abdülhamid’den sonra tahta geçen
Sultan Reşad’ın) emri ile sorulmuş, Şehzade Selim Efendi Hazretleri’ne
teslimi tarafımızdan cevaben bildirilmiş ve şimdiye kadar hiçbirşeyin
verilmediği haber alınmıştır. Dolayısı ile bu eşyanın da biran evvel
Selim Efendi’ye teslim edilmesini ve neticenin tarafıma bildirilmesini
rica ediyorum.
Üçüncü
olarak: Maslak Çiftliği’nin oğluma verilmesi konusunda pederi sabık
hâkan hazretleri (Abdülhamid) tarafından seyahatimiz sırasında yapılan
talebin neticesine ve çiftliğin devir muamelesinin yerine getirildiğine
dair de henüz bir haber gelmemiştir.
İşte,
mâruzatım kısaca bunlardan ibarettir. İstirhamlarının biran evvel
yerine getirilmesini ve tarafıma bilgi verilmesini gerek kerîm olan
zâtınızdan ve gerekse de Meşrutiyet’in adâletinden beklerim efendim.
26 Mart 1912.
Selânik’te Ordu Köşkü’nde sabık hâkan hazretlerinin zevcesi Naciye”.
Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki yazısından alıntı.
Bu mektup onu tahttan indiren İttihatçıların içinde ne hırsızlar bulunduğunu da kanıtlar. Para dolu çanta sözde tutanakla alınmış ve yok olmuş. Birilerince paralar yenilmiş. Nasıl olsa galip onlar ve hesap soran yok.
Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki yazısından alıntı.
Bu mektup onu tahttan indiren İttihatçıların içinde ne hırsızlar bulunduğunu da kanıtlar. Para dolu çanta sözde tutanakla alınmış ve yok olmuş. Birilerince paralar yenilmiş. Nasıl olsa galip onlar ve hesap soran yok.